“Sessiz Katil” hipertansiyon bir danışanımda daha karşıma çıktı, ona papuç bırakacak değiliz…

hiper-tansiyon
Birkaç gün sonra çalışmaya başlayacağımız danışanlarımdan biri olan G. Hanım’ın değerlendirmesinde dipertansiyon hastası olduğunu ve kullandığı ilacı öğrendim. Kendisiyle bugün veya yarın detaylı görüşüp programımızda durumuna özel ne tür farklılıklar olacağını anlattıktan sonra, kendisine göndereceğim programı ilk fırsatta hekimine de sunmasını isteyeceğim. Ancak bu vesileyle sizlere de yüksek tansiyon (hipertansiyon) hakkında birkaç şey söylemek istedim, belki işine yarayanlar olur. Öncelikle söylemeli ki, kendini sağlıklı sanan kişiler de hipertansiyon hastası olabilir, çünkü esansiyel hipertansiyon hastalığının esas sebepleri tam bilinmese de çok yaygındır ve de oldukça sinsi seyreder. Baş ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması, baş dönmesi, bulanık görme, ayaklarda şişme gibi işaretler hipertansiyondan kaynaklanabilir, bunlar varsa dikkat. En kısa sürede bir uzman kalp hekimine muayene olmalısınız. Hipertansiyon kalp krizine bağlı ani ölümlerin yanı sıra felç, böbrek hasarı, görme kaybı gibi pek çok ciddi riske sahiptir. Yaşla birlikte hastalığa yakalanma riski artar, ayrıca sigara içmek, yüksek kan şekerine sahip olmak, fazla kilolu olmak ve erkek olmak gibi durumlar riski artırır, ve tabii sigara içmek! Hipertansiyon hastası ya da şüphesi olan kişiler spordan kaçmamalı, aksine spor yapmalıdır ayrıca. Fakat çok zorlayıcı egzersizlerden kaçınmaları gerekir. Ayrıca kullandıkları ilaçlara bağlı olarak su tüketimleri arttığından, su da kendileri için özellikle önemli olduğundan, susuz kalmamaya dikkat etmelidirler. Spor yapıyorlarsa mutlaka hekimlerini bu hususta bilgilendirmelidirler… Aklıma gelenler bunlar. Sizlere tavsiyem, Amor Fati, yani yazgınızı sevin demekten fazlası olamaz. Hastalık da sağlık da bize ait, insan olmanın kaçınılmaz bir yan etkisi. Hayata küsmeye gerek yok, ölene kadar yaşamaya, ama güzel ve neşeyle yaşamaya devam! 🙂

Birebir derslere neden daha başlamadım ve bizdeki personal trainer’lar nasıl yolunuyor?

Evet, artık danışmanlığa ağırlık verdiğim Basra’daki kuşların, Sibirya’daki kurtların bile malumu. Fakat birebir ders almak isteyenleri geri çevirmek durumunda kalıyorum. Bunun sebebini buradan bir kere açıklayacağım. Öncelikle, birebir derslerde ölçüm ve değerlendirmede kullanacağım tam 16 farklı cihaz-ekipman var. Vereceğim kalitede hizmet, hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye’de, spor ölçüm merkezleri dâhil yok, Batı ülkelerinde bile zor bulursunuz sanıyorum (belki oralarda da bulamazsınız, tabii aylık 6000 dolar bayılıp Michael Yessis’den falan almazsanız). Fakat bende fiyatları 25 TL ile 2500 TL arasında değişen bu malzemelerden henüz sadece 7 tanesi var, üstelik lüks modelleri de tercih etmediğim hâlde… Geri kalan 9 tanesi için, ki bazısı yurtdışından getirilmek durumunda, yatırım yapmam gerekiyor ve henüz yapmadım. Bu yılın ilk yarısında halletmeyi umuyorum, ondan sonra İstanbul içindekilere birebir danışmanlık verebilirim.

Diğer nokta ise, üç kuruşluk “postural analysis grid chart” dediğimiz postür ölçüm kâğıdını kullanmanın 3-5 saatlik kursları bile güzel ülkemde 200 ila 500 TL arasında fiyatlarla garibim BESYO mezunlarına ya da personal trainer’lık yapmak isteyen diğer meslek erbabına dayatılmış vaziyette. Buradan hareketle söyleyebilirim ki, ben zaten çoğunun eğitimini aldığım cihazlarımın kullanımının kursunu versem, ortalama 300’den 10 kurs dersen al sana kişi başı 3 bin TL söğüşleme yöntemi, oh, ne güzel değil mi?.. Değil tabii, hoş değil, güzel değil. Ben bunun yerine ileride temel 5-6 cihazın kullanımını anlatacağım, 20-25 saatlik bir paket kursu 500-700’e falan vermeyi daha düzgün buluyorum. Yazık günah, zaten ülke ekonomisi bahane edilerek bu arkadaşlar komik maaşlarla çalıştırılmak isteniyor, bir de kurs murs diye diye 3 saatlik sıradan eğitimleri yüzlerce liraya dayamanın insaflı bir yanı yok. Neyse.

Sonuçta, birebir ders almak isteyenlere çok teşekkürler ama sıradan bir birebir danışmanlık hizmeti vermeyeceğimi bilenleri hayal kırıklığına uğratacak değilim. Ekipmanımı tamamlayıp birkaçı için de eğitim aldıktan sonra birebir derslere başlayacağım. O zamana kadar, idare edin 🙂

Not: Bunları ifade etmemden rahatsız olanlar olabilir, eğer buradalarsa kendilerine müshil öneririm. Bunun dışında bu sektördeki pek çok insanın daha iyiye gitmek için bizzat çalıştığına, götürmek uğruna bir taş da olsa koyana da destek olduğunu biliyorum. Hepsini selamlıyorum. Kendi adıma, aslında çok az şey bildiğinin farkında olup öğrenmeye devam eden biriyim, ama uğraştığım bu işi, eğer ölmezsem, dünyadaki en üst seviyeye taşıyıp olabilecek en iyi şekilde yapmak isteyen biriyim. Bu da birilerini rahatsız etmiş. Sözüm onlara: Sen goygoy yaparken, ben yeni kitaplar okuyorum. Sen TV karşısında keyif çatarken ben hiç de mecbur olmadığım hâlde kendime oluşturduğum dersleri çalışıyorum. Sen “En iyi benim!” zannıyla kasılırken ben bu işi daha iyi yapabilmek için gözümün nurunu, saatlerimi, günlerimi harcıyorum. Tüm bunlara rağmen beni çekemiyorsan anten tak arkadaşım, ne diyeyim yani.

Basit bir şeyi anlayıp öyle kabullenmek yerine öküz altında buzağı aramaya ve hayal kurmaya gerek yok. Basit olan şey şu: Ben iddialı biriyim, her ne yaptımsa iddialı oldum ve iddialı olduğum her şeyde de er veya geç hedefime ulaşıp başarılı oldum. Bu işte de iddialıyım ve herhangi bir sebepten bu seni rahatsız ediyorsa, daha çoook rahatsız olacağını garanti ediyorum. Ölüm, felç, savaş, doğal afet gibi mucbir sebepler haricinde de bu iddiaya sahip olup çalışmaya devam edeceğim. Hayır beni anlamadığım, iddialı olan benim, buna rağmen ben karşılaştığım her deneyimli isimden ne öğrenebilirim diye saygıyla bakarken sen hep kısa yollar arayarak ömür tüketen bir çapsız olarak hiç mi utanmıyorsun benimle ilgili ileri geri konuşmaya? Benim, bana ve yapmaya çalıştığım şeye saygısı olan herkese sonsuz saygım var, saygısızlara da ayıracak, burada isimlerini verip reklamlarını yapacak vaktim yok. Ayıp ama, o kadar diyorum. Ek olarak, elle tutulur ve objektif bir eleştirin olsa, ben zoruma da gitse sana teşekkür eder, hatam için de açıkça beni takip edenlerden özür dileyip mağduriyet yaratmışsam telafisi yoluna giderdim. E o da yok! Ne var? İnsanların arkasından asılsız dedikodular üretmek ve zanna dayalı karalamalar yapmak var. Welcome to Türkiye yani, yeni bir şey değil!

Dolmuşum ama ben de 🙂 Selamla…