Kapitalizmin, insanlık olarak bugüne kadarki küresel ekonomik modellerimiz arasında insanoğlunun en başarılı modeli olduğuna kuşkum yok. Her geçen yıl, başarı süresi biraz daha uzuyor üstelik. Öte yandan, sürekli söylenen, kapitalizmin biteceği masallarına, en azından yakın zaman için, pek itibar etmiyorum.
Kapitalizmin sorunları yok mu? Çok. Hatta en büyük sorunu, tuvaletleri kimin temizleyeceği, yani en istenmeyen, en sıkıntılı işleri “kimlerin” yapacağı konusu ve buna bağlı olarak yarattığı sınıfsal sorun. Kapitalizmin biteceği söylemleri ise, bu sınıfta veya biraz üstünde veya hadi diyelim orta sınıflarda yer alanların, farkındalığının artmasından ibaret olup ilk kez yaşanan bir olay değil ve kapitalizm bu virüsünden uzun bir süre daha sıyrılacak gibi.
Kapitalizm, tuvalet temizleyenlere, en istenmeyen işleri yapanlara zorunluluk duyan bir sistem olduğu için kusurlu. Herkes kendi tuvaletini temizlemediği, istenmeyen özellikle konvansiyonel işleri de kendi yapacak bir ahlak anlayışı da yakın zamanda gelişmeyecek gibi. Belki teknolojik gelişmeler insan emeğine olan gereksinimi azaltabilir ancak yok edemez gibi, şimdilik.
Kapitalizm yaşamak için en alt kesimdeki insanlara muhtaç olduğuna göre, bu insanların sürdürülebilir olmasını da sağlamak zorunda. Örneğin çok değil, daha yüz hatta elli yıl önce köyünde kendi hâlinde yaşayan bir ailenin yaşamını devam ettirmek için çok şeye ihtiyacı yoktu ve bunları bağımsız olarak elde edebiliyorlardı. Yetiştirdikleri ürünleri takas ederek besin çeşitliliklerini de artırıyorlardı. Ancak şimdi, neredeyse tüm çiftçiler küresel ekonomik sistem yüzünden bağımsızlıklarını ve takas güçlerini büyük oranda yitirdikleri gibi, medya ve sosyal medya yüzünden tatminsiz olmakta. Bu da onları devasa makinenin bir dişlisi olmaya itmekte veya çaresizce bunu kabule zorlamakta. Kapitalizm, kendi hâlinde köyünde oturan bir insanı, şehirde alelade bir servis elemanı veya başka bir “işçi” yaptığında, kabaca o kişinin “üretkenliği” 30 kart artmakta, buna karşın mutluluk ve tatmin seviyesinin, stres ve sağlık düzeyinin ne olduğu hakkında ciddi sorun işaretleri yaratmakta.
Superman ya da Spider Man gibi, “kostümlü, zamanla sınırlanmış” işçilik bu yüzden övülür, özendirilir. Kimilerince karşı çıkılan işe yabancılaşma, kapitalizm tarafından zaman zaman özellikle yaratılmak istenir. Akşama kadar başkalarının bokunu temizlemek ya da sokakları süpürmek kolay olmadığına göre, buna “sadece bir iş” olarak bakabilmek meziyeti hem teoride kişinin ruh sağlığına iyi etkide bulunabilir hem de sistemden hoşnut olmayanların sayısını azaltabilir. Bu kostümlü işçilik sayesinde mesainiz bittiğinde “geri kalan herkes gibi yaşayabilir” olduğunuzu size satmak, size bunu inandırmak ister. Bizimki gibi tam gelişmemiş ülkelerde mesai kavramıyla ilgili sorunlar devam ettiğinden bu mümkün değilse de gelişmiş, zengin ülkeler bu kısmı da başarmış görünüyor. Sabah çöpçü, akşam beyefendi yahut gece tuvalet temizleyicisi gündüz hanımefendi modeli en azından görünürde işliyor. Kısıtlanmış ve denetlenen mesai kavramı, toplumsal yaşamı belli bir düzeyde tutmayı sağlayan ücretler ve sosyal toplum politikaları bunları sağlıyor. Üstelik, eşeğin önüne tutulan havuç gibi, “kişinin isterse her şey olabileceği” sanrısı da pazarlanıyor, hadi bu olmadı en azından yükselebilir deniyor. Aslında, bu sıklıkla da oluyor, itiraf etmek gerekiyor ki, kapitalizmin insan üretkenliğini olağanüstü artırdığı bir başka nokta da aslında bu becerisinde saklı. Bu “üretkenlik” her zaman sömürü gibi kötü sonuçlar doğurmuyor, her kesimden insanın insanlığa ilginç katkılar sağlamasına veya kendi adına dişlinin daha üst bir konumunda yer almasına da yol açıyor.