Geçen gün Linkedin’de sevgili Mürsel Çavuş’un bir paylaşımını gördüm, Cumhuriyet gazetesinden bir haber bağlantısı vermiş ve “öyle güzel özetlemiş ki” diye de teşekkür etmişti. Mürsel Hanım’ın paylaşımları çoğu zaman hoşuma gidiyor, inceliyor hatta etkileşime de giriyorum. Bu paylaşımına da bakayım dedim ve bir de ne göreyim, haberi hazırlayan kişi bilerek veya bilmeyerek kitabı yeni çıkmış gibi göstermişti. Ben burada kasıtlı bir manipülasyon mu aramalıydım yoksa basit bir editör hatası deyip geçmeli miydim?
2000 yılında çıkıp 2007’de Türkçeye kazandırılan kitap “bekleniyormuş”, yerseniz…
Editör Ecem Kodak, daha girişte okurunu yanıltıyor, “Stephen King’in beklenen kitabı Yazma Sanatı (…)” diye konuya giriyor, beklenen kelimesinin altını çizdim çünkü bu kitap 2000 yılında yayınlanıyor ve zaten en az 2007’den beri de Altın Kitaplar tarafından satılıyordu, hatta ben de bu kitabı yıllar önce almış ve bir çırpıda okumuştum.
Editör, haberinin hiçbir yerinde kitabın eskiden basıldığını, yeniden çevrildiğini falan söylemeye gerek duymuyor. Bu da yetmez gibi, haberinin sonunda kırmızı kırmızı puntolarla basım tarihini 2020 olarak veriyor. Teknik olarak, eser yeniden çevrildiği için bu yeni çevirinin kendi baskı tarihinin verilmesi doğru. Öte yandan, eser önceden de aynı yayınevinden çıkmış ve haber editörü daha girişte “beklenen” kitap diye bahsedip kitabın yıllardır piyasada bulunduğuna hiç değinmediği için okuru aldatıyor.
Turbun büyüğü olarak aynı haberi defalarca okura kaktırma
Mürsel Hanım, benim etik temelli eleştirimden pek hoşlanmayıp bana katılmayıca her manyağın yapması gerektiği gibi konuyu biraz daha irdeledim. Karşıma çıkan ilk şey, Ecem Kodak isimli editörün, okurlarına birebir aynı haberi aynı metinle birkaç defa vermesi oldu. Evet, yine Yazma Sanatı’nı tanıtmış… 17 Temmuz 2020’de, 30 Kasım 2020’de ve 23 Şubat 2021’de yani bu haber birebir aynı olarak en az üç defa Cumhuriyet’te yayınlamış.
Herhalde kendisi haber bulamadıkça bu haberi çakıyor yahut gazetenin site yönetimi Ecem Kodak’tan habersiz aynı haberini kullanıp duruyor, bilemiyorum artık… İşin arka tarafını bilmesek de sadece görünürdeki şeylere bakarsak herhâlde Sn. Kodak bu dünyaya bu kitabı Cumhuriyet’te tanıtmak için gelmiş diyoruz… Eskiden Cumhuriyet böyle bir gazete değildi, çok daha titiz ve okura saygılıydı. O güzel gazeteler o güzel atlara binip gideli çok oldu demek ki… Aşağıda ilgili ekran görüntülerini paylaşarak hepinizi kocaman, etik etik selamlıyorum dostlar! Okurla dalga geçen bu olayda da suçlu ve sorumlu her kim veya kimlerse de acilen açıklama yaparak özür metinlerini yayınlamalarını bekliyorum.