Elcağızlarımla fotoğrafları bile Paint’de birleştirdim, çünkü bu küçük ve önemsiz konunun da saçmaca sunulması beni rahatsız etti.
Çoğu zaman işe yaramaz konularla doldurulan suni gündemimizden kaçmak için ben haberlerden kaçsam da, onlar beni buluyor. Bugünkü haberimiz, kendine “muhalif” diyenlerin anında alay konusu hâline getirdiği yeni bir Cumhurbaşkanlığı uygulaması. İlk kez bugün yapılan uygulamada, Cumhurbaşkanlığı’nda 16 Türk devletini temsil eden askerler güya çok komikmiş, saçmaymış vs. vs… Şimdi, bu konu hakkında yazmazsam olmaz. İlk olarak söyleyeyim, geçmişte, Facebook profil hesabımda yazdıklarımı çoğu okurum hatırlar hatta çoğu AKP’li okurum da siyasi görüşüm, daha doğrusu siyasi tarafım olmadığından, beni takibi de bıraktı, yolları açık olsun. Ayrıca, AKP’nin yaptığı birçok şeyi de sebepleriyle ve sertçe eleştirdiğim çok olmuştur. Seçim döneminde de sertleştiğim ve hiç sevmediğim halde siyaset konuştuğum da doğrudur. Ancak, körü körüne muhalefet aptallıktır, iyiye iyi, doğruya doğru demek, insanlık haysiyetinin gereğidir. Benim tarafım, milletimin tarafıdır; AKP’yi övdüğüm de çokça vakidir, hizmete hizmet, adamlığa adamlık diyeceksin; yapılan neyse onu diyeceksin. Neyse. Cumhurbaşkanlığı’ndaki bu yeni uygulama bir kere ilk kez bizim yaptığımız bir şey değil. Onu bir kenara koyalım, nice Avrupa ülkesinde “tarihî asker kıyafetleri” seremoni amaçlı kullanılır. Bugüne kadar onlara komik demeyenler, kendi ülkesinde görünce nedense gülesi gelmiş! İkiyüzlülük… Seremoni askerlerinin gerekliliği ve fonksiyonu ayrı bir tartışma konusu ancak, ülkelerin geçmişlerini ve köklü oluşlarını falan fistan temsil ederler kısaca. Yani biz öyle ağaç kovuğundan çıkmadık anadın mı, demek içindir özetle. Şimdi, bugüne kadar zaten Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız ile ve ilgili bayraklarla temsil edilen bu devletler birilerine battı mı acaba? Unutmayalım, bu forsu tasarlayan ve bu devletleri oraya ekleyen kişi Atatürk‘tür. Bugün Erdoğan’ın bu küçük uygulamasıyla klasik bir siyasal İslam propogandası yapamayacağı da aşikâr, çünkü bu devletlerin çoğu Müslüman bile değildir. Sayalım:
1) Büyük Hun İmparatorluğu – Şamanist
2) Batı Hun İmparatorluğu – Şamanist
3) Avrupa Hun İmparatorluğu – Şamanist ve Politeist (Tengri de tanrılardan biriydi)
4) Ak Hun İmp. – Politeist, göktengri
5) Göktürk İmparatorluğu – aynı şekilde
6) Avar Kağanlığı – aynı şekilde
7) Hazar İmparatorluğu – Musevi, Hristiyan, şamanist, politeist ve azcık da Müslüman
8) Uygur İmparatorluğu – Şamanist, mani, budist falan bunlar da
9) Karahanlılar – Şamanist ve Müslüman
10) Gazneliler – Muslim bunlar da
11) Harezmşahlar – Müslüman diyoruz
12) Altın Orda Devleti – Şamanist, Müslüman ve biraz da Hristiyan
13) Timur İmparatorluğu – Şii ve Sunni Müslüman
14) Büyük Selçuklu İmparatorluğu – Müslüman
15) Babür İmparatorluğu – İslam
16) Osmanlı İmparatorluğu – İslam
Bu arada, pek çok Müslüman Türk devletinde de aslında kağanlar öyle softa falan olmadığı gibi, bir kısmının sadece görünüşte halkı yönetmek için Müslüman gibi davrandığı iddiasını da unutmamak gerekiyor. Nitekim o dönemlerde din üzerinden siyaset yapmak şimdikinin 100 katı kolay ve de gerekliydi, dinler çağı diyoruz o dönemlere zaten. Velhasıl, buraya aldıklarımız arasında İskitler yok, Karluklar yok, Anadolu beylikleri yok… Bugün bile Türki devletlerin, yönetimlerin sayısı onlarca ayrıca… Dolayısıyla, bir silsile olduğu ortada. Kardeşim, ABD’de de seremoni askerleri var, onların tarihi eski olmadığından adamlar anca 200 sene önceki kıyafetleri giyebiliyor. Daha eski tarihi olanlarda da kıyafetlerin konsepti daha eskiye gidiyor, normal olarak. Ancak Nazi geçmişi olan faşizmfobik Almanya’da işler farklı biraz, ayrıca halk ayaklanmasıyla monarşileri sona erdiren Fransa ve Rusya’da da işler biraz farklı, yani onlar inceden tırsıyor tabii. Ancak bizde bu devletler halk ayaklanmasıyla değil, tarihin seyriyle yıkılıp yapılmış, sorun yok yani. Onlar yapınca cool oluyor da kendi ülken yapınca neden eziklik psikolojisine girip zorla gülmeye çalışıyorsun? Bu millet bu devletleri kurmuş, forsta temsil edilen yıldızlar sembolik seremoni askerleriyle de resmedilmiş. Büyütülecek bir şey değil, elin İngiliz’inde royal soldiers’lar sınıf sınıf, herifler atla, kılıçla, çağ dışı kıyafetlerle takılıyor. Komikse onlara da çok güleceksin… Sonuç olarak, dünyamız bu, el oğlu yapınca saçma değilse kendi ülkendekine de saçma demeyeceksin. Muhaliflik gözleri kör etmesin, ölçümüz bilim, akıl falan olmalı, parti rozetleri değil. Bunu eleştireceğinize, ülkenin adı bence Osmanlı olmalı diyen Sinan Çetin gibileri eleştirin. Burası laik Türkiye Cumhuriyeti, herkes dininde özgür, ancak tarihi de başta Atatürk olmak üzere kimse çöpe atmadı. Tekrar edelim, o forsu tasarlayan da Atatürk’tür; Tayyip Erdoğan, Atatürk’ün eserini biraz daha somutlaştırmaktan öteye gitmemiştir. Buradan kimseye muhalefet malzemesi çıkmaz, çıkartmaya çalışan da saçmalar. Eskiden birçok devlet kurmak ayıp da değil, günah da değil, bunları sembolik olarak anmak da kabahat değil.
Bana kalırsa bu seremonilerin hepsi, eğer ideal bir dünyada yaşasaydık gereksiz olurdu ama bir şeyi yargılayacaksan “kıyaslama” yoluna gitmek durumundasın. Eğer siz tüm seremonik askerleri komik buluyorsanız, bizimkine de güleceksiniz tabii, ama çifte standart yaparsanız, saçmalamış oluyorsunuz.
SOSYAL MEDYADA GELEN MUKABELELER
Yetkin İşçen: Buraya örneklediğin fotoraflarda görülen tüm eski kıyafetli askerler (muhafızlar, tören kıtaları, vs) o ülkenin tarihinden tek bir örnek alarak yapılmıştır. Buradaki ülkelerin hepsinin geçmişinde sayısız krallık, prenslik, hanedan vs. olmasına rağmen, bizim gibi hepsinden bir tane model alarak bir çorba yapılmamıştır. Vatikan İşviçreli askerleri kullanır, kıyafetleri tek tiptir. İngiliz saray muhafızları öyle İsveç öyle, Fransa da öyledir.
RTE’nin (ya da akıldanelerinin) yaptığı uygulama, baştan sona görgüsüzlüktür. Yeşilçam’ın Kara Murat, Malkoçoğlu setlerinden fırlamış gibi tiplerle ciddi bir görünüm sağlanamaz. Bu manzara, göreni sadece güldürecektir. (Nitekim, şu solda bornoz giymiş gibi duran askerin kimlerden olduğunu soranları “Duşakabinoğullarından” diye yanıtlayan bir tweet var ki, aklıma geldikçe gülüyorum…)
İlşad Özkan (ben oluyorum tabii bu): Bunun “canlı modeller” üzerinden sergilenmesi, kıyafetlerin biraz sallamasyon olması tartışılmalı, ona katılıyorum. Fakat ben kıyasladığım örneklerin de denk olduğunu düşünmüyorum. Örneğin İtalyanlar için kaç devletten bahsedebiliyoruz? Sayısız değil. Fransızlar keza, öyle, sayısız değil. Bizdeki örnekler Orta Asya, Batı Avrupa, Ön Asya, Afrika,, Ortadoğu, Hindistan, Uzakdoğu (sayılır) gidiyor. Coğrafya olarak bu kadar farklı konumlarda farklı devletler kuran Avrupa milleti örneği az diye biliyorum, çoğu da aynı yerlerde kalmış. Ayrıca bir şekilde hanedanlar değişse de büyük ve tek monarklar temsil etmiş milleti onlarda, belirli tarihlerden sonra. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel kökenlerini Osmanlı’yla kısıtlamadan ötelere götürmek Atatürk’ün açık bir politikasıydı ve kendisi burada zikredilmeyen tarihin ilk devletleriyle de bağlantıları araştırıyordu bizzat. Burada Hunların Selçuklulara, Selçukluların Hazarlara, Osmanlı’nın Uygurlara benzediğini söylemek de güç. Yani, gerçek anlamda hemen hepsi “farklı” devlet anlamında. Dolayısıyla bunların bugünkü milletin kendi ülkesini bir şekilde bunların ardılı sayması bence yanılgı sayılmaz. Hem, bir yorum farkı olarak da bu seremonik uygulamaların bizde bu şekilde çeşitlendirilmesinde ben bir yanlışlık görmüyorum. Komiklik yok mu? Elbette çok ancak bu durum fikri ve yapılmak isteneni bence aşağı çekmiyor. Bir tiyatro tadında gerçekleştirilmesi, iş bilmezlik, orası muhakkak. Verilmek istenen bu mesaj daha şık verilse daha güzel olurdu, orası da muhakkak. Bir diğer nokta, baldırı mecazen değil gerçekten çıplak Hun askerlerini gerçek dışı şekilde “tesettüre” sokmalarında bir İslamcı bakış açısı sırıtmıyor mu? Sırıtıyor. Bunlar, başka noktalar. Ancak benim vurgulamak istediğim şey, uygulamanın temelde bir garabet olmadığı. Körü körüne milliyetçilik bir noktadan sonra kişiyi tıkarsa da, hamaset düzeyinde kalması çok zararlıysa da, bir milletin özgüven inşasında çocukluk ve gençlik dönemlerindeki bireylerin özgüven inşasında bu tip çalışmalar bence önemlidir. Bu amaçla yapılan yönlendirmelerde de zarar yoktur, hatta fayda vardır. Örneğin Musevi Türkler tarafından yönetilen Hazarların bu şekilde kanlı canlı sebeplerle merak edilmesi bile, çok kültürlülüğümüzün tarihsel kökenlerini gösterir. Elbette yine geçmişte yapılan hataların da görülmesini ve ders çıkarılmasını sağlayabilir. Bence, hayatı okumada vazgeçilmemesi gereken bir öğretmen olan tarihe, gülünç yönleri de olan tiyatrovari bir şekilde dikkat çekilmesinde eleştirilecek noktaları bazı isimler çok kasıtlı olarak fikirsel yönünden seçti. Örneğin öteden beri Türk kimliğini her türlü diğer etnik kökenden aşağı gören birkaç “ünlü” var bu olayla şiddetle dalga geçen, isimleri lazım değil. Geçen seçimler öncesinde de “Gürcü” Erdoğan’ın “Ben Türk’üm” demesindeki hikmet basit bir seçim manevrası gibi gösterilmek istendi, ki öyle değildi. ABD’den yenen büyük kazığı oldukça ama oldukça geç fark eden ve kaybın büyüklüğünü sindiremeyip ülkesinin çıkarını düşüren bir Erdoğan çıktı ortaya geçen bunca yıl sonunda. Akdeniz’deki yeraltı kaynaklarından hakkını isteyen, 12 sene öncekinden çok daha farklı biri çıktı. Tüm kişilik özellikleri, hataları, yolsuzluk “iddiaları” yanında bulunduğu makamın geleneklerini de sahiplenen ve aslında en çok kendi eski destekçilerini şaşırtan bir Erdoğan var şimdi. Ben alkış tutmuyorum ama, bunları da fark edelim diyorum. Yoksa, belki hatırlarsınız, küfretmekten ağır sayılabilecek nice söz sarf etmiştim ve siyaset konuşmamaya karar versem yine ederdim. Rezaletler çok, yani topyekûn benimsemem mümkün değil ama, bu demek değil ki bu adamın nefes alışı bile hatalıdır. Bu yaptığı cesaret isteyen bir işti, özellikle de şu son yıllarda kendi eliyle darbe vurduğu bazı değerleri düşününce, yine kendi eliyle ama öyle ama böyle, ama küçük ama büyük bir şeyler yapması, yanlış değil. Bir hatanın neresinden dönülürse de kârdır, benim bakış açım böyle. Farklı yönleri de görüp ayrıştırmak lazım genel kanaati değiştirmeyecekse de.
Y.İ.: Tartışmayı uzatmada pek yarar görmüyorum. Çünkü, Fransada birçok devir olduğu gibi, birkaç da cumhuriyet var. İtalya’da kent devletlerinin peşinden İtalya Birliği geliyor ve sonrasında da farklı yönetimler, düzenler var. Kıyasladığım örnekler birebir örneklerdi. Vatikan da yüzyıllardır İsviçre askerini otantik giysileriyle kullanıyor. Böyle maskeli balo kıyafeti yapar gibi bir tören kıtası yapılmaz. Görülmüş şey değildir… Hepsi birbirinden farklı giysi ve aksesuvarlarla böyle bir sunum, ancak bir askeri müzeye yakışır, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na değil. Kaldı ki, kameralara verilen poz da iki liderin el sıkışması pozu değil, adeta “bir Türk filminin yapımcısıyla yönetmeninin el sıkışması” gibi duruyor. Eklediğin diğer ülke fotoğraflarında dikkatini çekmiş olmalı; tören birliği, nizami bir biçimde sıralanmışlar, devlet büyüklerinin geçişinde ihtiram duruşu sergiliyorlar. Böyle “hep birlikte” kameralara poz vermiyorlar. Bu da çok sakil duruyor.
(Türkiye Cumhuriyeti’nin bu meselede, adı geçen diğer 16 Türk devletinden ne aldığı da ayrı bir tartışma konusu tabii… TSK’nın kendi kuruluşunu MÖ. 200’lere kadar çekmesine ve resmi sitesinde yayınlaması da bence çok komik. Bir taraftan yeni Türkiye Cumhuriyeti, yeni bir devlet, yeni bir millet deyip duruyoruz, öte yandan silahlı kuvvetlerimizin kuruluş tarihini milattan öncesine çekyoruz… Saçmalık…)
Böyle bir atraksiyon yapılacaksa-ki düşünerek taşınarak yapılsaydı çok da güzel olurdu- belli bir dönem kıyafetini (mesela yeniçeri) seçip, tüm birliği aynı giysiyle donatıp bunu bir tören kıtası olarak kullanmak iktiza ederdi… Böyle yapmayınca işte manzara da böyle komik oluyor… 😛
İ.Ö: Bunlar doğru eleştiriler. Bu arada TSK’nın tarih olayı yeni değil, yıllardır öyle. “Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız” demenin ön şartı olabilir tarihi geriye götürmek. Ayrı bir konu.